20 AĞUSTOS KARA GÜN VE GAZETECİLER

BEĞENDİM

ABONE OL

News

20 Ağustos Türkiye tarihine bir kez daha kara gün olarak geçti. Gaziantep ve Mardin’de meydana gelen iki kaza 35 kişiyi hayattan koparırken, onlarca kişide yaşam mücadelesi veriyor.

Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’yi yasa boğan, acıları halen yüreklerde yaşayan hatırladığım iki olay yine 20 Ağustos’ta meydana gelmişti.

20 Ağustos 2012’de Gaziantep Şehitkamil ilçesindeki Karşıyaka Polis Karakolu yakınlarında bomba yüklü bir aracın patlatılması sonucu 10 kişi öldü.

20 Ağustos 2016’da Gaziantep’in Şahinbey ilçesine bağlı Beybahçe Mahallesi’nde bir düğüne düzenlenen canlı bomba saldırısında 57 kişi hayatını kaybetti.

Türkiye’nin kara günü 20 Ağustos’ta yaşanan olaylarda yaşamlarını yitirenlere Allah’tan rahmet, sevenlerine, yakınlarına ve Türkiye’ye sabır ve başsağlığı diliyorum.

Gelelim, Gaziantep’te yaşanan kazaya ve sonrasındaki gelişmelere…

Elim kazada hayatını kaybedenler herkesin yüreğine bir ateş bırakarak ebediyete uğurlandılar.

Sağlık çalışanları ve İtfaiye personelleri için Abdülkadir Yüksel Devlet Hastanesi ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı Şehreküstü İtfaiyesi’nde resmi törenler düzenlendi. Can kurtarmak için gittikleri görev yerlerinde canlarını veren şehitlerin naaşlarının bulunduğu tabutları Türk Bayraklarına sarılı olarak Musalla taşına konuldu, dualar okundu, helallik istendi ve gözyaşları sel olup aktı. Daha sonra da Asri Mezarlıktaki Bahattin Nakiboğlu Camii’nde düzenlenen resmi törenin ardından son yolculuklarına uğurlandılar.

Aynı olayda, üstelik habere giderken rastladıkları bir kazada yaralılara yardım etmek için duran, sağlık ve kurtarma ekiplerini olay yerine çağıran, ekipler geldikten sonra birlikte yaralıları yuvarlandıkları şarampolden çıkarıp ambulansa yüklemeye çalışırken, hızla gelen ve sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yan yatarak önüne ne gelirse sürükleyerek gelen yolcu otobüsünün yol açtığı ikinci kazada hayatını kaybeden Gazeteciler İhlas Haber Ajansı Muhabirleri Muhammed Abdulkadir Esen ile Umut Yakup Tanrıöver ise Şanlıurfa ve Gaziantep’in Şahinbey ilçesine bağlı Zeytinli (köyü) mahallesinde toprağa verildiler.

Memleketi Şanlıurfa’da son yolculuğuna uğurlanan Muhammed Abdulkadir Esen’in cenaze törenine Şanlıurfa protokolü ve Gazeteci meslektaşları katılarak saf tuttu.

Umut Yakup Tanrıöver’in kendi köyündeki cenaze törenine, birkaç meslektaşının dışında protokolden ve sivil toplum kuruluşlarından en azından birer kişi dahi olsa birer temsilcilerinin katılmaması bu kentte Gazetecilere verilen değeri ortaya koydu.

Henüz hayatlarının baharında yaşamdan kopan iki arkadaşımızın son yolculuklarına uğurlandıkları törenlere kent protokolünden, kurum ve kuruluşlardan, ikişer satırlık açıklamalarla “YAS” ta olduklarını belirten Gazeteci Cemiyetlerinden, derneklerinden adı her ne olursa olsun Gazetecileri temsilen kurulmuş olan kurumlardan en azından birer temsilci katılamazmıydı ?

Her iki meslektaşımızda Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti üyesiydi ve bir program yapılarak Cemiyet önünde bir tören düzenlenemezmiydi?

Gerek Sağlık çalışanları ve gerekse de İtfaiye personellerinin cenazelerinin bulunduğu tabutları Türk Bayrağına sarılı şekilde tören alanlarına getirilirken, Gazeteci meslektaşlarımızın cenazelerinin bulunduğu tabutları da gerekli görüşmeler yapılarak Türk bayrağına sarılamazmıydı ?

“Türk Bayrağı Kanunu’nun 6. Maddesi; Türk Bayrağı, Cumhurbaşkanlığı yapmış kişilerin, şehitlerin ve yönetmelikte belirlenecek asker ve sivil kişilerin cenaze törenlerinde bunların tabutlarına, açılış törenlerinde Atatürk heykellerine veya resmî yemin törenlerinde masalara örtülebilir” ibaresi yer alır.

Yürürlükteki tüzüğün 21. maddesine göre, tabutuna bayrak sarılacak kişiler şöyle belirlenmiş.

“Milletvekilleri ve milletvekilliği yapmış olanlar, Temsilciler Meclisi, Danışma Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu üyeliği yapmış olanlar, Milli Birlik Komitesi üyeliği yapmış olanlar, gaziler, yüksek yargı organları üyeleri ve emeklileri, Sayıştay üyeleri ve emeklileri, hâkim ve savcılarla emeklileri, yüksek öğretim kurumları öğretim üyeleri ve emeklileri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yüksek Kurul üyeleriyle bu görevi yapmış olanlar, devlet sanatçıları, devlet madalyası sahipleri, Kızılay, Türk Hava Kurumu genel başkanları ve bu görevi yapmış olanlar, emniyet mensupları ve emeklileri, Dünya, Olimpiyat ve Avrupa şampiyonluğu kazanmış olmaları dolayısıyla 2913 sayılı Kanun’a göre aylık bağlanmış sporcular, resmi okul müdürleri, basın şeref kartı sahipleri, işçi ve işveren sendikaları konfederasyon başkanları ve bu görevi yapmış olanlar, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının en üst kuruluşunun başkanları ve bu görevi yapmış olanlar, bilimsel, sanatsal, kültürel, sportif ve sosyal alanlarda üstün hizmet verdiği mülki amirlerince kabul edilen diğer Türk vatandaşları.”

Burada benim anladığım, kentin mülki amiri, gazeteci arkadaşlarımızın bilimsel, sanatsal, kültürel, sportif ve sosyal alanlarda üstün hizmet verdiğine kanaat getirdiği takdirde pekala tüzük uygulanabilirdi.

Bu konuda bir girişimde bulunup gerekli görüşme yapıldı mı ?

Bildiğim kadarıyla hayır.

Belki de kimsenin aklına bile gelmedi. Eğer akıllara gelmiş olsaydı, hadi bayrak konusunda olumsuz yanıt alınsa bile en azından meslektaşlarının cenazelerine katılır, son yolculuklarına uğurlarlardı.

Protokolün gözü önünde olma, birilerine şirin görünme, birileriyle kol kola girme durduğu yerde kim ne yapsın gazeteciyi, üç kuruşa gecesini gündüzüne katarak sahada görev yapan emekçileri.

Umarım, asıl işleri topluma hizmet olan gazeteciler mesleklerinin ne hale geldiğini, her şeyin maddiyat olmadığını, bu işin manevi yönünün çok daha önemli olduğunun daha fazla zaman kaybetmeden farkına varırlar.

Yüreğimizi yakan kazada hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.