28,9430$% 0.08
31,5380€% 0.1
36,8293£% 0.1
1.926,75%0,15
3.181,00%2,15
12.722,00%2,15
2.071,37%0,04
7.962,34%3,14
1161115฿%1.95638
05 Ağustos 2023 Cumartesi
Yazıma bir soru ile başlamak istiyorum.
Karkamış, hangi il’e bağlı bir ilçedir. Sorunun cevabını bilenlere kocaman bir alkış göndereceğim.
Karkamış’ın nerede olduğuna ve hangi il’e bağlı olduğuna dair bazı bilgileri aktarayım, belki bulmanıza yardımcı olur.
Karkamış, Suriye-Türkiye sınır kapılarını ilçe bünyesinde barındırdığı için konumu itibarıyla önemli bir yere sahiptir. Toprakları tarıma elverişli olan Karkamış su yönünden çok şanslıdır, çünkü hem Fırat nehrine yakın hem de içinden su kanalları geçmektedir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer yer alan Karkamış’ın yüzölçümü 341.000 m2, rakımı ise 365 metredir. Gaziantep il merkezine 75 km’lik bir yol ile bağlıdır ve doğusunda Fırat nehri, batısında Oğuzeli ilçesi, kuzeyinde Nizip ilçesi, Güneyinde Suriye devleti yer almaktadır.
Karkamış’ta yaşayan halkın çoğunluğu Türkmen’dir ve Araplarda yaşamaktadır. Bronz Çağ döneminde Uruk olarak adlandırılmıştır. Sümerlerin ünlü destanı Gılgamış’ın Karkamış’ta yazıldığı ve kralın Fırat nehri yakınlarındaki antik kentte yaşadığı sanılmaktadır.
Umarım, bu bilgiler ışığında Karkamış’ın hangi il’e bağlı bir ilçe olduğunu bulabilirsiniz.
Şimdi gelelim asıl meseleye…
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nden gelen bir mailde Belediye kaynaklarından Gaziantep’in 7 ilçesine tohum eleme (selektör) makineleri dağıtımı yapıldığı belirtiliyor.
Şahinbey, Şehitkamil, Yavuzeli, Araban, Oğuzeli, İslahiye ve Nurdağı ilçe belediyelerine, yerel çeşitleri korumak, bölgelere özgü çeşitleri çoğaltmak ve ata tohumlarını yaygınlaştırmak amacıyla teslim edilen Selektör makineleriyle tohumluk arpa, zayıf arpa çavdar, orta-zayıf buğday, mercimek taş kırıktane ot tohumu gibi ürünlerin ayrıştırıldığı, saatte 2,5 ton tohum işleme gücüne sahip olduğu ifade ediliyor.
Projeyi düşünen ve hayata geçirenlere teşekkür ediyorum.
Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in söylediği gibi, gıda konusunda kendimize yetebilmemiz çok önemli. Ürünler elde edildikten sonra kalitesi ve rekoltesi de önemli.
Buraya kadar tamam.
Bildiğim kadarıyla Gaziantep’in merkez ilçeler dahil 9 ilçesi var.
Tohum eleme (selektör) makineleri dağıtılan ilçeler arasında Nizip ve Karkamış’ı göremedim.
Nizip, çok daha büyük ve imkanları daha geniş olduğu için kendi imkanları ile bu makinaları temin edebilir ve ilçeye bağlı eski adıyla köy, yeni adıyla mahallelerindeki çiftçilere yardımcı olabilir.
Ancak, Türkiye açısından son derece stratejik bir konumda olan ve sınıra sıfır noktada konumlanan Karkamış ilçesine ve ilçeye bağlı mahallelerde çiftçilik yapan insanlara bu hizmet niye götürülmedi anlayamadım.
Yavuzeli, Araban, Nurdağı ve Oğuzeli Belediyeleri imkanlar açısından bu makineleri alma şansları çok zayıf. Karkamış Belediyesi’nin imkanları bu ilçelerden çok daha kısıtlı.
Karkamış ilçesi, bizim ve kamuoyunun haberi olmadan başka bir il’e mi bağlandı yada başka bir devletin kontrolüne mi geçti ?
Yoksa…
Siyasettir bu, o ilçenin belediyesi iktidara mensup değil, bu nedenle de ilçeye bağlı mahallenin çiftçileri de bu ülkenin nimetlerinden faydalanamaz mı denilmek isteniyor?
Belki gözden kaçmıştır…
Belki o an düşünülememiştir…
Ben hatırlatmış olayım.
Karkamış Türkiye’ye bağlıdır ve Gaziantep’in küçük ama stratejik açıdan en önemli ilçelerinden birisidir.
İlçede ve ilçeye bağlı mahallelerde de çiftçilik yapan, hayatlarını bu yolla kazanmaya çalıştıkları gibi ülke ekonomisine katkı sağlamaya çalışan insanlar da var…
14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere sayılı günler kala, İYİ Parti Milletvekili adayı Mehmet Mustafa Gürban, sosyal medya hesabından gazetecileri suçlayıcı bir paylaşım yaptı.
Bazı gazetecilerin kendisi hakkında olumsuz haber yapacağını söyleyerek kendisinden maddi menfaat talebinde bulunduklarını kamuoyu ile paylaştı. O isimleri de 6 gün sonra sayın Valimizin makamında tek tek açıklayacağını ifade etti.
Şimdi bir gazeteci eğer size böyle bir taleple geldiyse ve sizde o ismi kamuoyu ile paylaşmak için zamana bırakıyorsanız en büyük yanlışı siz yapıyorsunuz başta sayın Gürban.
O Gazeteciler kim, hangi taleplerle size geldiler ve hangi haberleri yayınlayacaklarını söylediler.
Çıkacaksınız, adam gibi tek tek isimleri paylaşacaksınız, kimseyi zan altında bırakmayacaksınız ?
Bu işler öyle karşılıklı tehditlerle olmaz…
Siz üzerinize düşeni yapacaksınız, kimler olduğunu kamuoyunun önüne koyacaksınız, o gazeteciler kimlerse onlarda çıkacaklar kamuoyu önünde hesabını verecekler.
Bu şehirde, yıllarını bu işe vermiş, mesleğini severek yapan, akçeli işlere karşı hep mesafeli durmuş o kadar gazeteci var ki, yaptığınız paylaşımlarla onları da zan altında bıraktığınızın farkında mısınız ?
Madem verilmeyecek bir hesabınız yok, yapacakları haberler sizin seçilmenize yada seçmenleri olumsuz etkileyecek bir duruma yol açmayacak, neden çekiniyorsunuz ?
Madem hakkınızda olumsuz haber yaparız diye sizi tehdit ettiler, siz de bu tehdide karlışık tehditle cevap vermeyin…
Niye 6 gün bekliyorsunuz ?
Hemen, hiç zaman kaybetmeden, o isimleri ister sosyal medya hesabınızdan, ister basın toplantısıyla, isterseniz yazılı bir açıklama ile hemen yapın.
Demek ki neymiş, futbol yürek işiymiş…
Demek ki neymiş, futbol sahada takım ruhuyla mücadele etmekmiş…
Demek ki neymiş, futbol saha kenarındaki enerjiyi yeşil çimlere yansıtmakmış…
Demek ki neymiş, her şey para, pul demek değilmiş…
Demek ki neymiş, yağmur, çamur, kar, kış demeden tribünlere gelen taraftarların karşısında sırtına geçirdiğin formanın hakkını vermeleri için futbolculara bunu aşılamakmış…
Demek ki neymiş, para alamıyoruz diye şikayet ederken, futbolcunun bundan nasıl etkileneceğini iyi bilmekmiş…
Demek ki neymiş, futbol her türlü zorluğa, sıkıntıya rağmen ekmeğini yediğin, suyunu içtiğin, havasını soluduğun şehri sahiplenerek ona göre hareket etmekmiş…
Gaziantep Futbol Kulübü, dün Hatayspor karşısında zorlu hava şartlarına rağmen öyle bir mücadele verdi ki, aldığı farklı galibiyeti sonuna kadar hak etti, maçı tribünlerden, televizyonlardan izleyen herkesin takdirini kazandı.
Ligde zor günler geçiren, yönetimsiz, saha kenarında yıllardır gelen teknik adamların yardımcılığını yaparak kendini geliştiren genç teknik adam Erdal Güneş yönetimindeki kırmızı siyahlılar, son iki haftada aldıkları (Ankaragücü ve Hatayspor) galibiyetlerle kara bulutları dağıttı ve güneşli günlere kavuştu.
Gaziantep FK’da son iki haftada oynanan oyunun dışında takımın sahada verdiği olağanüstü mücadele, oyuncuların birbirlerine kenetlenmeleri, saha içi ve saha kenarında birlik ve beraberliği büyük takdir topladı.
Aylar sonra gelen üst üste galibiyetler, başta günlerdir takımın yaşadığı ekonomik sorunun çözümü için gecesini gündüzüne katan, kentin iş insanları, üst düzey yöneticileri, kurum ve kuruluşları ile halkın her tabakasından insanlarla bizzat görüşerek çözüm arayan Vali Davut Gül olmak üzere herkesin moralini yerine getirdi. Bu iki maçta ortaya konulan iyi futbol ve oyuncuların özverileri moralin dışında gelecek günler adına da umut verdi.
Burada, yaşadıkları tüm krizlere rağmen yüreklerini sahaya koyan, tüm olumsuzları bir kenara bırakıp takımı sahiplenen ve bu şehri aldıkları puanlarla sevince boğan futbolculara teşekkür etmeden geçmek elbette olmaz.
Ayağınıza, yüreğinize sağlık…
Takımın başında iki haftadır teknik adam olarak sahaya çıkan Erdal Güneş, görünen o ki kendini iyi yetiştirmiş, bu işin önce yürek işi olduğunu, birlikte hareket edildiği takdirde başarılmayacak bir şey olmadığına inanmış, oyuncularını da buna inandırmış.
Atılan her golden sonra tüm takımın saha kenarına koşup, oynayan, oynamayan, teknik adam herkesin tek yürek olması bunun en bariz göstergesi.
Bir teşekkür de Erdal Güneş hocaya…
Güzel günler, güneşli günler bu ruh sahada olduğu sürece çok uzak değil…
NOT:
(Birileri acaba şu an bulundukları yerden maçı izlediyse, bu takım Gaziantep FK mı ? dedi mi acaba)
Gaziantep FK, evinde Sivaspor’a 2-1 mağlup olarak galibiyet hasretini 9 maça çıkarırken, ligin alt sıralarına doğru hızla inmeye devam etti. Üstelik, bu haftaki rakibi, ligde kalma yolunda en önemli rakiplerinden birisiydi.
Maç öncesi, Gaziantep FK’nın haftalardır süren kötü gidişe dur diyerek sahadan üç puanla ayrılarak hem yeni bir sayfa açacağı, hem devam eden galibiyet hasretine son vereceği ve hem de ileriye dönük umut ışıklarını daha güçlü bir şekilde yakacağı düşünceleri içerisinde Kalyon stadındaki yerimizi aldık.
Ancak, maçın başlamasıyla birlikte gördük ki, daha iyi konsantre olan, daha çok kazanma isteğiyle mücadeleye başlayan taraf Sivasspor’du. İlk dakikadan itibaren daha atak, daha dikkatli ve sanki ev sahibiymiş gibi oyunun ve topun kontrolünü eline aldı.
Gaziantep FK’lı futbolcular ise zar zor kazandıkları topları ya hemen rakibe teslim ediyorlardı, ya da topu alan hemen yönünü kendi kalesine dönüp, futbolun yeni hastalığı geriye pas yapmaya çalışıyordu.
Oysa, kafayı kaldırıp bir çevre kontrolü yapsa, oyunun yönünü değiştirerek boş arkadaşını görse zaten stres altındaki rakip panik ve dolayısıyla hata yapacak, sende daha rahat oyun sergileyip gol yada golleri bulacaksın.
Peki ya saha kenarındaki Teknik adam…
Geçmiş maçlara oranla bu maçta gördüğüm kadarıyla o da heyecanını yetirmiş gibiydi. Daha önce kendine ayrılan bölümde sağa sola giden, sürekli oyuncularına uyarılar gönderen, teknik adam bu maçta bulunduğu yerde bir iki el hareketi yaparak, arada bir de ıslık çalarak idare etti.
Takımın beyni konumunda, arkadaşlarına pozisyonlar hazırladığı gibi topu aldığında beklenmedik hareketleri ile ya golle buluşan ya da arkadaşlarını gol ile burun buruna bırakan Maxim’de belki de futbol hayatı boyunca en çok top kaybı ve aldığı topları ezme rekorunu bu maçta kırdı.
Maç sonunda Teknik Direktör Erol Bulut’a, “ Takımın haftalardır aldığı kötü sonuçlardan dolayı stres yaşadığını, oyuncuları ayağa kaldırması gereken birisi olarak kendisinin de heyecanını kaybetmiş göründüğünü sorduğumda” aldığım cevap,” Ben ne futbolculuk, ne de teknik adamlık kariyerimde hiçbir zaman heyecanımı kaybetmedim. Her maç sonunda sahaya bağırmaktan sesim kısılır, bugünde aynı şekilde sesim kısıldı” oldu.
O zaman soru şu sevgili hocam ?
Hadi biz tribünden heyecanınızı göremedik…
O kadar bağırmanıza, heyecanınızı sahaya doğru atmanıza oyuncularınız niye gereken cevabı vermedi ?
Birde anlayamadığım, maç sonunda iyi oynadığınızı, kaybetmemeniz gereken bir maçı kaybettiğinizi söylediniz ?
Erol hocam, biz mi yanlış maç izledik acaba…
Djilobodji’nin çizgiden çıkardığı top, kaleci Günay’ın kurtardığı net pozisyonlar başka maçta mı yaşandı ?
İyi oynamadık, kaybettik demek için fark mı olması gerekiyordu ?
Olmuyor Erol hocam…
Takım hızla aşağı doğru düşüyor maazallah bu hızla düşüş devam ederse zemin beton, çakıldığı anda geri dönüşü çok zor olur…
Sizde görüyorsunuz ki, takım irtifa kaybettikçe, tribünlere de kimse gelmiyor, o on ikinci adam dediğiniz taraftar sahadan uzaklaşıyor.
Bu takım küme düşerse, sadece futbol takımı değil, şehir küme düşecek, sizde küme düşen bir takımın teknik adamı olarak kariyerinize eksi puan yazdıracaksınız…
Daha fazla geç olmadan, bence gereğini yapın, takımın, yeni yönetimin ve yeni bir heyecanın yolunu açın.
Zaten Gaziantep’i geçtiğimiz haftalarda “1.5 yıldır para almıyoruz” diyerek zor durumda bıraktınız, ki aldığımız duyumlar hiçte öyle değil (Bence buna da bir açıklık getirmeniz gerekiyor)
Henüz geç değil sevgili Erol Bulut, ne siz daha fazla üzülün, ne de bu şehrin kırmızı siyahlı renklerine gönül vermiş insanları…
Bazen olmaz, kan uyuşmazlığı yaşanır, aradaki sinerji kaybolur ve inat ettikçe batmaya mahkum olursun.
İyi bir insansın, futbolculuk kariyerin başarılarla dolu.
Bence, güzel anılar bırakarak başarılı kariyere bir başarısızlık hikayesi ekleme…
Gereğini yap artık.
Gaziantep Futbol Kulübü maalesef haftalardır aldığı kötü sonuçlarla (son 8 maçta 4 yenilgi, 4 beraberlik) ligin dibine doğru giderken yolun sonu kötü görünüyor.
Başkanı yok, yönetimi yok, futbolcuların bir bölümü paraları ödenmediği için kulübü FİFA’ya şikayet etmiş. Şikayetler nedeniyle, oyuncuların belki bir kısmı belki serbest kalacak, belki takıma transfer yasağı gelecek ve Gaziantep FK çok daha zor durumda kalacak ve kötü son belkide kaçınılmaz olacak.
Futbolcular, FİFA’ya şikayette bulunurken her şeyi maşallah profesyonelce yerine getiriyorlar ve alacaklarını istiyorlar. Peki ya sahada oynarken ne kadar profesyonelce davranıyorlar ?
Fenerbahçe karşısında gördük ne kadar profesyonel olduklarını…
İlk sarı kartını haklı yada haksız bir şekilde gören Sagal, bu karttan sadece 10 dakika sonra hakemin verdiği bir karardan sonra, karşılığının sarı kart olduğunu bilmesine rağmen topa vuruyor ve ikinci sarı kartını görerek takımını sahada 10 kişi bırakıyor.
Bir işi profesyonelce yapan bir kişi, yaptığı hatanın karşılığının mutlaka yaptırımla sonuçlanacağını bilmez mi ?
Sözleşme imzalarken masaya oturduklarında maşallah bilmem kaç tane Avukat, bilmem kaç tane temsilci veya menajer her şeyi en ince ayrıntısına kadar o kağıda döküyorlar ve bunu da profesyonelce yaparak imzayı atıyorlar.
Sahaya çıktıklarında profesyonelliği unutup, bir çok amatör futbolcunun bile yapmayacağı hareketleri yaparak takımlarına zarar veriyorlar.
Maç sonunda Sagal’ın 10 dakika içerisinde iki sarı kart görüp takımı kırmızı kartla eksik bırakmasını Teknik Direktör Erol Bulut’a sorduğumuzda aldığımız cevap,” Futbolcunun yaşadığı baskı ve stresten dolayı o anda nabzı yükselmiş, adrenalini bilmem kaç olmuş ve kart görmüş” oluyor.
Üstüne üstlük, bir de bunu devre arasında oyuncularına anlatmış, daha dikkatli olmaları için uyarılarını yapmış Erol hocam.
Peki o zaman nerde kaldı profesyonellik ?
İşinde profesyonel olan bir kişi, attığı her adımı dikkatli atar, yapılan uyarıları dikkate alır, işini hakkıyla yapar, hangi alanda olursa olsun hizmet verdiği kurum olsun, kuruluş olsun veya bir futbol takımı olsun baskıların üstesinden gelmeyi bilir.
Onun için kimse bana Sagal’ın yaptığı o iki hareketin baskıdan, nabzının yüksekliğinden yada stresten kaynaklandığını anlatmasın.
Bunun adı tek kelimeyle sorumsuzluktur.
Bu sorumsuzluğun bedeli de Gaziantep FK için ağır oldu ve belkide kazanacağı bir maçtan eli boş ayrıldı. İkinci yarının başlamasıyla birlikte oyunun kontrolünü eline alan taraf Gaziantep FK idi. Beraberlik golünden sonra öne geçme fırsatları bile yakalandı.
Saha kenarında Fenerbahçe Teknik Direktörü Jorge Jesus üst üste oyuncu değişikliğine rağmen istenilen oyunun bir türlü gelmemesi ile çaresizlik içerisine girmişti.
Aylardır para almayan Gaziantep FK’lı futbolcular, bir dedikleri iki edilmeyen yıldızlar topluluğu rakibi karşısında sahanın tek hakimi iken, Fenerbahçe ve Jorge Jesus’un imdadına Sagal yetişti ve yaşanacak krizi çözdü.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.