Gerçek adalet gelene dek…

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri, namus ve töre adı altında işlenen cinayet ve katliamlar; ülkemizin geçici bir gündem konusu değil besbelli. Sosyal aile düzeni temelinde verilmesi gereken kalıcı bir eğitimle ancak ve ancak bu leke ile mücadele edebiliriz.

Gazi Üniversitesi’nde eğitimine devam eden Şule Çet’in, 28 Mayıs 2018 tarihinde bulunduğu plazanın yirminci katından düşerek yaşamını yitirmesi ve olayın kanlı örtüsü, şaibeleri ve gizlenmeye çalışılan önemli ayrıntıları zaman geçtikçe gün yüzüne çıkmaya devam etmekte.

6 Şubat 2019 tarihinde görülmeye başlanan davada birçok önemli gelişme elde edildi. Şule’nin plazadan düştüğüne dair ifadeleri birbirleriyle çelişen sanıkların, olayın hemen ardından ofisten çıkıp asansöre bindikleri, güvenlik kamerası görüntüleriyle geçtiğimiz zamanlarda ana akım medyaya ulaşmış ve gündeme oturmuştu.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, yürütmekte olduğu soruşturmayı tamamlamak adına, sanıklar Ç.A ve B.A için “hürriyeti tahdit, cinayet ve ırza geçme” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 39 yıla kadar hapis cezası istemişti.

Son duruşması 16 Ekim 2019 tarihinde Ankara Adliyesi’nde görülen davanın seyrini değiştirecek nitelikte bulgular elde edildi. Maktülün, olay gerçekleşmeden önceki psikolojik durumunu araştırmak üzere görevlendirilen bilirkişi heyeti, -Gazi Üniversitesi Psikiyatr bölümündeki 3 kişilik uzman ekip- raporlarını tamamladığında, Şule’nin intihar etmiş olma ihtimalini ortadan kaldıracak maddeler ortaya attı. 

ARA KARAR

Duruşmada, beyanların ardından görüşü sorulan duruşma savcısı, sanıkların tutukluluk hallerinin devamını talep etti. Mahkeme heyeti, tamamlanmamış ara kararların ve dudak okuma bilirkişi raporunun sonucunun beklenilmesine karar vererek, duruşmayı 20 Kasım 2019 tarihine erteledi.

Davanın, önümüzdeki duruşmada sonuçlanmasını düşünmekteyim.

Pekala, bu davayı uzun bir süre gündemde tutan, tüm ülkenin kenetlenmesine sebep olan şey neydi?

Sanık Ç.A’nın duruşma sırasındaki “Biz sosyal medya yüzünden tutuklandık. Bir gecede 11 milyon mesaj atıldı” Cümlesini hatırlatmak isterim. Artık sosyal medyayı, ana akım medyadan ayıran daha belirgin özellikler var. Örneğin, bu olayda vicdanı sızlayan her yurttaşın, yalnızca atacağı bir tweet sayesinde bu davada, sanıkların gereken cezayı alacağını düşünmekteyim. Sanık B.A’nın annesinin rahatsızlığı sebebiyle tahliyesini istemesinin ardından salonda yükselen “Ya Şule’nin babası?” çığlığı aslında, 11 milyon tweet ile adalete olan inançların, sızlayan vicdanların sesiydi.

Geçtiğimiz aylarda yayınlanan “SUSAMAM” şarkısının klibinde, katledilen diğer kadınların ardından ismi geçmişti Şule’nin. Temelde, toplumun en azınlık sınıfındaki bireylerin bile dahil olması üzere, bu ülkede yaşayan herkesin lekesidir kadın cinayetleri.

Bu vahşetin son bulması adına atılan çığlıkların, sosyal medya sayesinde daha gür olacağı aşikar. Bu konuda vicdanını sorumlu tutan her bireyin üzerine düşeni yapması, ertelenmez bir toplumsal görev haline gelmiştir. Sosyal medya sayesinde artık daha duyarlı, daha aktif ve daha politik olabiliyoruz. Bu, ana akım medyanın erişebildiği yerlerin çok daha ötesinde bir çığlık.

Bu davanın takipçisi olan herkesin, gerekli ceza alınana dek, istediğimiz adaleti elde edene dek, sesini oldukça gür bir şekilde duyurması, başta Şule Çet’in babası olmak üzere, birçoğumuzun dileğidir.

16 Ekim 2019 tarihinde görülen duruşmada, adliye binası önündeki Ankara Kadın Platformu’nun pankartında yazdığı gibi; “Erkek Adalet Değil, Gerçek Adalet”…

Gerçek adalet gelene dek…